Sevgili kardeşim Orhan yıllar içerisinde yaptığı araştırma ile çevresel gözlem ve deneyimlerinden elde ettiği birikimlerini bu kitapta son derece samimi, içten ve akıcı bir dille kaleme almıştır. Sakin bir zamanda kafanızı boşaltarak okunması gerektiğini düşündüğüm bu çalışmada bir bakıma sizlerin aynaya bakmanız hedeflenmekte, aydınlanmanıza katkı vermek amaçlı olarak da okuyucuyu düşünmeye sevk etmektedir. Kitabında düşüncelerini özgürce ifade ederken tarihe mal olmuş önemli kişilerin sözlerinden de önemli ölçüde faydalanmış, hatta bazı önemli filmlerden bile alıntılar yapmıştır.
İnsan olarak bizlerin düşünmeyi, sorgulamayı, eleştirmeyi unuttuğumuzu, hakikati aramayı unutan adeta bir robot gibi şu kısa hayatta rutin bir döngüde yaşadığımızı, insanla hayvan arasındaki farklar ile benzerliklerini, insanın insanı anlamaya çalışmaktan çok şahsi çıkarlarını gözeterek toplum içinde bir davranış içine girdiğini, eyleme geçmek yerine boş umutlara bel bağlayarak boşa zaman harcadığını, dünyanın en büyük sorununun emperyalizm olduğunu, kötülük yapanların değil bu kötülüğe seyirci kalan toplumun tepkisizliğinin daha tehlikeli olduğunu, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk' ün fikirsel ve devrimsel büyüklüğünü, çocuk yetiştirilirken yapılan olası hataların geleceğimize olan olumsuz etkilerini, mutluluk, hayat, algı yönetimi, gerçekler, eğitim ve bunun gibi daha birçok olguyu bazen eleştirisel, bazen de sert dille ifade ederek etraflıca ve örneklerle tartışmıştır. Doğru ve dürüst bir insan olan Orhan kardeşim zaman zaman kullandığı sert dilinin açıklamasını da 'Kütükler için keskin balta gerekir' diyerek esasen toplumlarda yaşanan küresel yozlaşmanın boyutuna vurgu yapmıştır.
Kitabının adını her ne kadar 'Umutsuzluğun El Kitabı' olarak adlandırsa, bu kitabın umutsuzluğa çözüm sunmadığını açıklasa, kendini de umuda inanmayıp aramayarak umutsuzca yaşadığını vurgulasa da, bu kitabı yazmasındaki amacının toplumumuzda ve dünyamızda yitirilen insancıl anlayış ve değerlerin tekrar bulunmasını, bilim ve araştırmanın önemini, akl-ı selim ve bilimin taassuba karşı galip gelmesini sağlamaya yönelik eleştirisel bir sorgulama ve farkındalık yaratmak olduğunu düşünmekteyim. Kitabın bazı yerlerindeki kullandığı keskin dil acaba hem toplumun hem de kendisinin içinde hala var olduğuna inandığım kor haline gelmiş, bilgi toplumunu sağlamaya yönelik, umut ateşinin yeniden alevlendirilmesi isteği olabilir mi? İnsanın mutlu olabilmesi için belki de 'umutlarını değil, karşısındakinden beklentilerini sıfırlaması' mı gereklidir? İşte bu soruların cevaplarını da kitabın sayfalarında kanımca bulabileceğinize inanıyorum.
Prof. Dr. Türker Susmuş, 02.05.2021
Sevgili kardeşim Orhan yıllar içerisinde yaptığı araştırma ile çevresel gözlem ve deneyimlerinden elde ettiği birikimlerini bu kitapta son derece samimi, içten ve akıcı bir dille kaleme almıştır. Sakin bir zamanda kafanızı boşaltarak okunması gerektiğini düşündüğüm bu çalışmada bir bakıma sizlerin aynaya bakmanız hedeflenmekte, aydınlanmanıza katkı vermek amaçlı olarak da okuyucuyu düşünmeye sevk etmektedir. Kitabında düşüncelerini özgürce ifade ederken tarihe mal olmuş önemli kişilerin sözlerinden de önemli ölçüde faydalanmış, hatta bazı önemli filmlerden bile alıntılar yapmıştır.
İnsan olarak bizlerin düşünmeyi, sorgulamayı, eleştirmeyi unuttuğumuzu, hakikati aramayı unutan adeta bir robot gibi şu kısa hayatta rutin bir döngüde yaşadığımızı, insanla hayvan arasındaki farklar ile benzerliklerini, insanın insanı anlamaya çalışmaktan çok şahsi çıkarlarını gözeterek toplum içinde bir davranış içine girdiğini, eyleme geçmek yerine boş umutlara bel bağlayarak boşa zaman harcadığını, dünyanın en büyük sorununun emperyalizm olduğunu, kötülük yapanların değil bu kötülüğe seyirci kalan toplumun tepkisizliğinin daha tehlikeli olduğunu, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk' ün fikirsel ve devrimsel büyüklüğünü, çocuk yetiştirilirken yapılan olası hataların geleceğimize olan olumsuz etkilerini, mutluluk, hayat, algı yönetimi, gerçekler, eğitim ve bunun gibi daha birçok olguyu bazen eleştirisel, bazen de sert dille ifade ederek etraflıca ve örneklerle tartışmıştır. Doğru ve dürüst bir insan olan Orhan kardeşim zaman zaman kullandığı sert dilinin açıklamasını da 'Kütükler için keskin balta gerekir' diyerek esasen toplumlarda yaşanan küresel yozlaşmanın boyutuna vurgu yapmıştır.
Kitabının adını her ne kadar 'Umutsuzluğun El Kitabı' olarak adlandırsa, bu kitabın umutsuzluğa çözüm sunmadığını açıklasa, kendini de umuda inanmayıp aramayarak umutsuzca yaşadığını vurgulasa da, bu kitabı yazmasındaki amacının toplumumuzda ve dünyamızda yitirilen insancıl anlayış ve değerlerin tekrar bulunmasını, bilim ve araştırmanın önemini, akl-ı selim ve bilimin taassuba karşı galip gelmesini sağlamaya yönelik eleştirisel bir sorgulama ve farkındalık yaratmak olduğunu düşünmekteyim. Kitabın bazı yerlerindeki kullandığı keskin dil acaba hem toplumun hem de kendisinin içinde hala var olduğuna inandığım kor haline gelmiş, bilgi toplumunu sağlamaya yönelik, umut ateşinin yeniden alevlendirilmesi isteği olabilir mi? İnsanın mutlu olabilmesi için belki de 'umutlarını değil, karşısındakinden beklentilerini sıfırlaması' mı gereklidir? İşte bu soruların cevaplarını da kitabın sayfalarında kanımca bulabileceğinize inanıyorum.
Prof. Dr. Türker Susmuş, 02.05.2021