Gelecekteki meslekleri ne olursa olsun yüksek öğrenim yapmış bir insan, elbette ana dilini bütün kurallarıyla bilmek zorundadır. Hayata atılan her insan ilgili makamlara verilecek bir dilekçenin, bir özgeçmişin, herhangi bir konuda bir raporun nasıl yazılacağını öğrenmelidir. Gün gelecek o kişi mülâkâta çağrılacak, iş görüşmelerine davet edilecek, belki akademik hayata atılacak, seminerler verecek, panellere, konferanslara ve sempozyumlara katılacaktır. İşte bütün bunlar için gerekli olan en önemli şey de doğru ve düzgün bir “dil”e ve dil bilincine sahip olmaktır. İnsan mühendis olabilir, diş hekimi, doktor olabilir; öğretmen, yönetici, iktisatçı, sanatçı vs. olabilir; ama o herşeyden önce “insan”dır. Evet yaşadığımız, içinde bulunduğumuz çağ iletişim çağıdır, bilgi çağıdır, bilgisayar çağıdır. Ama unutulmamalıdır ki hiç bir makine, hiç bir araç gereç, hiçbir bilgisayar dilden anlamaz. Hiç bir insan onlarla konuşamaz, bir insanla kurduğu iletişimi onlarla kuramaz, yüreğindekini onlarla paylaşamaz, derdini onlara dökemez. İnsanın konuşacabileceği, sorunlarını paylaşabileceği yegâne varlık yine insandır. Anlaşabilmesi için gerekli iletişim vasıtası da sadece “dil”dir. Öyleyse bu dilin iyi ve doğru kullanımını bu eğitim-öğretim sürecinde, hayata atılmanın arefesinde lâyıkıyla öğrenmek gerekir.
Gelecekteki meslekleri ne olursa olsun yüksek öğrenim yapmış bir insan, elbette ana dilini bütün kurallarıyla bilmek zorundadır. Hayata atılan her insan ilgili makamlara verilecek bir dilekçenin, bir özgeçmişin, herhangi bir konuda bir raporun nasıl yazılacağını öğrenmelidir. Gün gelecek o kişi mülâkâta çağrılacak, iş görüşmelerine davet edilecek, belki akademik hayata atılacak, seminerler verecek, panellere, konferanslara ve sempozyumlara katılacaktır. İşte bütün bunlar için gerekli olan en önemli şey de doğru ve düzgün bir “dil”e ve dil bilincine sahip olmaktır. İnsan mühendis olabilir, diş hekimi, doktor olabilir; öğretmen, yönetici, iktisatçı, sanatçı vs. olabilir; ama o herşeyden önce “insan”dır. Evet yaşadığımız, içinde bulunduğumuz çağ iletişim çağıdır, bilgi çağıdır, bilgisayar çağıdır. Ama unutulmamalıdır ki hiç bir makine, hiç bir araç gereç, hiçbir bilgisayar dilden anlamaz. Hiç bir insan onlarla konuşamaz, bir insanla kurduğu iletişimi onlarla kuramaz, yüreğindekini onlarla paylaşamaz, derdini onlara dökemez. İnsanın konuşacabileceği, sorunlarını paylaşabileceği yegâne varlık yine insandır. Anlaşabilmesi için gerekli iletişim vasıtası da sadece “dil”dir. Öyleyse bu dilin iyi ve doğru kullanımını bu eğitim-öğretim sürecinde, hayata atılmanın arefesinde lâyıkıyla öğrenmek gerekir.