İlk örnekleri Türk şiirinde 12-14. yüzyıllarda Hâce Ahmet Yesevî (ö. 562/1166), Yûnus Emre (ö. 720/1320), ÂşıkPaşa (ö. 733/1332), Gülşehrî (ö. 717/1317'den sonra) gibi mutasavvıflarca verilmeye başlanan Tekke şiiri 15. ve16. yüzyıllarda büyük bir gelişme göstererek Eşrefoğlu Rûmî (ö. 874/1469-70 ?), Kaygusuz Abdal (ö. 848/1444?), İbrâhim Gülşenî (ö. 940/1534), Üftâde (ö. 988/1580), Şemseddin Sivâsî (ö. 1006/1597), Pîr Sultân Abdal(XVI. yüzyıl) ve daha nice şairle tekâmül etmiş ve 17. yüzyılda Aziz Mahmud Hüdâyî (ö. 1038/1628),Abdülmecid Sivâsî (ö. 1049/1639), Ümmî Sinân (ö. 1067/1657) ve Niyâzî-i Mısrî (ö. 1105/1694) vb. şairlerle
gelişimini tamamlamıştır.
Bu uzun zaman diliminde şiir, tasavvufla iştigal edenlerin fikirlerini yayma vasıtalarından biri hâline gelmiş verûhî hazzı tatma, ilâhî coşkuya kapılma, Hak'tan gayrı her şeyden alakayı keserek vecde gelme vasıtası olaraksûfîlerin meclislerinde ve dinî âyinlerinde zevkle okunup dinlenir bir mahiyet kazanmıştır. Osmanlı Devleti'ninmuazzam gücünü yitirmeye başladığı 18. yüzyılda ise bu gerilemeye paralel olarak sanatsal faaliyetlerde ve bufaaliyetlerin başını çektiği şiirde de duraksama ve tekrar dönemine girilmiştir. Tekke şiirinin işte böyle bir inhitatdevrinde temayüz eden temsilcisi Ünsî Hasan Şa‘bânî, şiir terennüm eden şair ve mutasavvıf olarak 18.yüzyıldaki seçkin yerini almıştır.
Bu çalışmada, 17. yüzyıl sonu ve 18. yüzyıl başlarında yaşamış olan Halvetiyye tarikatının Şa‘bâniyye kolundayetişmiş bu kıymetli şair ve mutasavvıfı Ünsî'nin en mühim eseri Dîvân'ı dinî tasavvufî veçheden tahlil edilerekdin ve tasavvuf hakkındaki muhtelif görüşleri tespit edilmeye çalışılmıştır.
İlk örnekleri Türk şiirinde 12-14. yüzyıllarda Hâce Ahmet Yesevî (ö. 562/1166), Yûnus Emre (ö. 720/1320), ÂşıkPaşa (ö. 733/1332), Gülşehrî (ö. 717/1317'den sonra) gibi mutasavvıflarca verilmeye başlanan Tekke şiiri 15. ve16. yüzyıllarda büyük bir gelişme göstererek Eşrefoğlu Rûmî (ö. 874/1469-70 ?), Kaygusuz Abdal (ö. 848/1444?), İbrâhim Gülşenî (ö. 940/1534), Üftâde (ö. 988/1580), Şemseddin Sivâsî (ö. 1006/1597), Pîr Sultân Abdal(XVI. yüzyıl) ve daha nice şairle tekâmül etmiş ve 17. yüzyılda Aziz Mahmud Hüdâyî (ö. 1038/1628),Abdülmecid Sivâsî (ö. 1049/1639), Ümmî Sinân (ö. 1067/1657) ve Niyâzî-i Mısrî (ö. 1105/1694) vb. şairlerle
gelişimini tamamlamıştır.
Bu uzun zaman diliminde şiir, tasavvufla iştigal edenlerin fikirlerini yayma vasıtalarından biri hâline gelmiş verûhî hazzı tatma, ilâhî coşkuya kapılma, Hak'tan gayrı her şeyden alakayı keserek vecde gelme vasıtası olaraksûfîlerin meclislerinde ve dinî âyinlerinde zevkle okunup dinlenir bir mahiyet kazanmıştır. Osmanlı Devleti'ninmuazzam gücünü yitirmeye başladığı 18. yüzyılda ise bu gerilemeye paralel olarak sanatsal faaliyetlerde ve bufaaliyetlerin başını çektiği şiirde de duraksama ve tekrar dönemine girilmiştir. Tekke şiirinin işte böyle bir inhitatdevrinde temayüz eden temsilcisi Ünsî Hasan Şa‘bânî, şiir terennüm eden şair ve mutasavvıf olarak 18.yüzyıldaki seçkin yerini almıştır.
Bu çalışmada, 17. yüzyıl sonu ve 18. yüzyıl başlarında yaşamış olan Halvetiyye tarikatının Şa‘bâniyye kolundayetişmiş bu kıymetli şair ve mutasavvıfı Ünsî'nin en mühim eseri Dîvân'ı dinî tasavvufî veçheden tahlil edilerekdin ve tasavvuf hakkındaki muhtelif görüşleri tespit edilmeye çalışılmıştır.