“Hamaset, etkileyici bir anlatım biçimidir. Alıcısı ve satıcısı eksik olmayan bir tarz. Öte yandan hakikat pek sevilmez, acıdır. Alıcısı az olduğu gibi satmaya taliplisi de pek çıkmaz. Ancak hakikat, daima güçlüdür. Gücü kendisindendir. Hele haksa, haklıysa...
O yüzden hamaset, güçlü hakikatlerin parlak ışıklarına çoğu zaman gölge düşürür. Hak olan bir hakikatin hamasete ihtiyacı yoktur.
Urusali, güneş kadar parlak bir hakikatin hikâyesidir.
Hamasete hiç ihtiyaç duymayan, kelimelerin ve kalemlerin takatini tüketen devasa bir destanın küçük bir parçası. Koca bir kayıp neslin tamamlanmamış, belki de hiç tamamlanamayacak hikâyesinden küçücük bir bölüm.
Urusali, büyük mahkemeye intikal etmiş hazin bir davanın fuzuli kadılığından ziyade, kapanmayan bir hesabın ince bir muhasebesidir.
Yüreklerde kalmış, omuzlara binmiş ağır bir yükün altından kalkma gayretinin kıvranmasıdır. Yeni yaralara fırsat vermeyen uyanık dimağlara silkeleyici bir selam...
“Orta çağ romanlarımız yani Mesnevilerimiz ve klasik halk hikâyelerimiz daima epik bir hava taşır. Kahraman her türlü zaaftan, tereddütten, vicdanın tahmil ettiği iç çatışmadan berîdir. Bu sebeple bize hep yukarıdan ve uzaktan bakar. Bu anlayış yer yer modern edebiyatımıza da epik bir karakter vermiştir. Oysa modern insanın da modern romanın da bariz vasfı, trajik oluşudur. En başarılı yazar, kahramanını gerçek insana en çok yaklaştırabilen yazardır.
Bundan önce yazdığı eserlerle kalem kudretini hakkıyla ibraz etmiş olan değerli dostum Fethi Arslaner, bu anlayışla kaleme alınmış yeni bir romanla okuyucunun karşısına çıkıyor. Adanmış bir ruhla Sarıkamış'a doğru yola çıkan bir taşra gencinin, cepheden Rusya içlerine uzanan esaret hayatı ve bu yolculuk boyunca dünyanın siyah ve beyazdan ibaret olmadığını yaşayarak öğrendiği bir sürecin hikâyesi Urusali. Yazar bu geniş mekân ve farklı şartların ferdin ruhsal ve fikri iniş-çıkışlarına tesirini derin bir gözlem yeteneğiyle ve ustalıkla tasvir ediyor. Diğer taraftan Urusali yazarlık yeteneği kadar büyük bir araştırma ve emeğin de mahsulü.
“Hamaset, etkileyici bir anlatım biçimidir. Alıcısı ve satıcısı eksik olmayan bir tarz. Öte yandan hakikat pek sevilmez, acıdır. Alıcısı az olduğu gibi satmaya taliplisi de pek çıkmaz. Ancak hakikat, daima güçlüdür. Gücü kendisindendir. Hele haksa, haklıysa...
O yüzden hamaset, güçlü hakikatlerin parlak ışıklarına çoğu zaman gölge düşürür. Hak olan bir hakikatin hamasete ihtiyacı yoktur.
Urusali, güneş kadar parlak bir hakikatin hikâyesidir.
Hamasete hiç ihtiyaç duymayan, kelimelerin ve kalemlerin takatini tüketen devasa bir destanın küçük bir parçası. Koca bir kayıp neslin tamamlanmamış, belki de hiç tamamlanamayacak hikâyesinden küçücük bir bölüm.
Urusali, büyük mahkemeye intikal etmiş hazin bir davanın fuzuli kadılığından ziyade, kapanmayan bir hesabın ince bir muhasebesidir.
Yüreklerde kalmış, omuzlara binmiş ağır bir yükün altından kalkma gayretinin kıvranmasıdır. Yeni yaralara fırsat vermeyen uyanık dimağlara silkeleyici bir selam...
“Orta çağ romanlarımız yani Mesnevilerimiz ve klasik halk hikâyelerimiz daima epik bir hava taşır. Kahraman her türlü zaaftan, tereddütten, vicdanın tahmil ettiği iç çatışmadan berîdir. Bu sebeple bize hep yukarıdan ve uzaktan bakar. Bu anlayış yer yer modern edebiyatımıza da epik bir karakter vermiştir. Oysa modern insanın da modern romanın da bariz vasfı, trajik oluşudur. En başarılı yazar, kahramanını gerçek insana en çok yaklaştırabilen yazardır.
Bundan önce yazdığı eserlerle kalem kudretini hakkıyla ibraz etmiş olan değerli dostum Fethi Arslaner, bu anlayışla kaleme alınmış yeni bir romanla okuyucunun karşısına çıkıyor. Adanmış bir ruhla Sarıkamış'a doğru yola çıkan bir taşra gencinin, cepheden Rusya içlerine uzanan esaret hayatı ve bu yolculuk boyunca dünyanın siyah ve beyazdan ibaret olmadığını yaşayarak öğrendiği bir sürecin hikâyesi Urusali. Yazar bu geniş mekân ve farklı şartların ferdin ruhsal ve fikri iniş-çıkışlarına tesirini derin bir gözlem yeteneğiyle ve ustalıkla tasvir ediyor. Diğer taraftan Urusali yazarlık yeteneği kadar büyük bir araştırma ve emeğin de mahsulü.