Isaac Asimov demek bilimkurgu ve büyük usta demektir. Vakıf Dizisi demek bilimkurgu ve başyapıt demektir. Büyük usta Isaac Asimov'u, yerleşilmiş on milyonlarca gezegeni kapsayan muazzam Galaktik İmparatorluk'un Roma misali yıkılmasıyla çöken karanlık çağlara karşı bir avuç bilim adamının yılmaz mücadelesini anlattığı başyapıtı Vakıf Dizisi'nin tam ve yeni bir çevirisini yayınlayarak selamlıyoruz.
Birinci Vakıf'ın eski Encümen Üyesi Golan Trevize geleceği seçmişti ve bu gelecek Gaia idi. Bir süperorganizma olan Gaia bütünsel bir gezegendi ve ortak bilinci o kadar yoğun bir birliktelik içindeydiki her bir çiğ tanesi, her bir çakıl taşı, her bir varlık herkes adına konuşabiliyor ve herkesin hissettiklerini hissedebiliyordu. Burası mahremiyetin yalnızca istenmemekle kalmadığı, aynı zamanda anlaşılmaz olduğu bir diyardı.
Ama insanlığın geleceği için doğru karar mıydı? Trevize bunun böyle olduğunu hissetse bile, bu yeterli değildi. Bilmesi gerekiyordu.
Trevize bu sorunun cevabının insanlığın köklerinde, efsanevi Arz'da yattığına inanıyordu... Tabii orası hâlâ vardıysa. Zira Gaia'ya ilk yerleşenlerin geldiği bu gezegenin Galaksi'nin sayılamayacak kadar çok yıldızı arasında nerede olduğundan kimse emin değildi. Neden Arz'a dair hiçbir kaydın korunmamış olduğunu, neden Gaia'nın geniş gezegen hafızasında oradan hiç bahsedilmediğini hiç kimse açıklayamıyordu. Bu Trevize'nin çözmeye kararlı olduğu bir muamma ve her ne pahasına olursa olsun göze alacağı bir arayıştı.
Isaac Asimov demek bilimkurgu ve büyük usta demektir. Vakıf Dizisi demek bilimkurgu ve başyapıt demektir. Büyük usta Isaac Asimov'u, yerleşilmiş on milyonlarca gezegeni kapsayan muazzam Galaktik İmparatorluk'un Roma misali yıkılmasıyla çöken karanlık çağlara karşı bir avuç bilim adamının yılmaz mücadelesini anlattığı başyapıtı Vakıf Dizisi'nin tam ve yeni bir çevirisini yayınlayarak selamlıyoruz.
Birinci Vakıf'ın eski Encümen Üyesi Golan Trevize geleceği seçmişti ve bu gelecek Gaia idi. Bir süperorganizma olan Gaia bütünsel bir gezegendi ve ortak bilinci o kadar yoğun bir birliktelik içindeydiki her bir çiğ tanesi, her bir çakıl taşı, her bir varlık herkes adına konuşabiliyor ve herkesin hissettiklerini hissedebiliyordu. Burası mahremiyetin yalnızca istenmemekle kalmadığı, aynı zamanda anlaşılmaz olduğu bir diyardı.
Ama insanlığın geleceği için doğru karar mıydı? Trevize bunun böyle olduğunu hissetse bile, bu yeterli değildi. Bilmesi gerekiyordu.
Trevize bu sorunun cevabının insanlığın köklerinde, efsanevi Arz'da yattığına inanıyordu... Tabii orası hâlâ vardıysa. Zira Gaia'ya ilk yerleşenlerin geldiği bu gezegenin Galaksi'nin sayılamayacak kadar çok yıldızı arasında nerede olduğundan kimse emin değildi. Neden Arz'a dair hiçbir kaydın korunmamış olduğunu, neden Gaia'nın geniş gezegen hafızasında oradan hiç bahsedilmediğini hiç kimse açıklayamıyordu. Bu Trevize'nin çözmeye kararlı olduğu bir muamma ve her ne pahasına olursa olsun göze alacağı bir arayıştı.