Harika bir gün... Saat 06.00'da havalimanında olacağım; 07.30'da gökyüzüne "Merhaba" diyeceğim. Seyahatime Avrupa ile başlıyorum. Nereye mi gidiyorum? Parkurum
Münih-İstanbul/İstanbul-İtalya... İki gün İtalya'da kalıp günümü gün edip geri döneceğim. Üstelik çok keyifli bir şekilde dünyayı geziyorken ay sonunda bankamatiğe gittiğimde hesabımda dudak uçuklatacak bir rakam da beni bekliyor olacak. Oh! Hayat bana güzel vallahi.
Ne kadar harika bir durum değil mi? Hayat, bu mesleği icra eden kişiye güzel. O ki sabah şıkır şıkır ütülü, jilet gibi üniformasını üzerine çekmiş, saçlarını peri kızları gibi toplamış. Bir 'yatı görevi'nin ertesi sabahı Fransa'da gezerken aldığı, piyasa değeri 300 Euro olan parfümünü ince narin boynuna püskürtmüş, olanca güzelliği ile bir uçuşa daha hazır. O şimdi alacak eline valizini, kapatacak evinin kapısını, arabasının anahtarının şıkırtısına valizinin tekerlek sesleri eşlik edecek ve hanımefendi apartmanın basamaklarını olanca asaleti ile kat edecek.
Siz de kabin memuru olma isteğiyle yanan bir genç hanım ya da genç bir beyefendi olarak üst komşunuz olan hostes hanım uçuşa giderken, yatağınızda dudaklarınızı ısırarak o şanslı insanın adımlarını sayacaksınız. Ta ki hostes hanım aracının kontağını çevirinceye ve oradan uzaklaşıncaya değin... Tüm konsantrasyonunuz ile takip edeceksiniz onu.
Onun uzaklaşmasının ardından Âlice Harikalar Diyarı'na dalıp uçuşa giden kişi olduğunuzu hayal edecek; sabah kahvaltınızı İstanbul'da, öğle yemeğinizi İtalya'da, akşam yemeğinizi ise Fransa'da şefin özel seçimi ile Eyfel'in eteklerinde noktalayacaksınız. Günün sonunda da şehrin en özel otelindeki manzaralı odanızda, su yatağınıza uzanıp yarınki uçuşunuzu hayal edeceksiniz.
Peki durum cidden bu mudur?
Çok açık şekilde söyleyebilirim ki, Hayır!
Gerçekler neler midir? Gelin anlatayım...
(Tanıtım Bülteninden)
Harika bir gün... Saat 06.00'da havalimanında olacağım; 07.30'da gökyüzüne "Merhaba" diyeceğim. Seyahatime Avrupa ile başlıyorum. Nereye mi gidiyorum? Parkurum
Münih-İstanbul/İstanbul-İtalya... İki gün İtalya'da kalıp günümü gün edip geri döneceğim. Üstelik çok keyifli bir şekilde dünyayı geziyorken ay sonunda bankamatiğe gittiğimde hesabımda dudak uçuklatacak bir rakam da beni bekliyor olacak. Oh! Hayat bana güzel vallahi.
Ne kadar harika bir durum değil mi? Hayat, bu mesleği icra eden kişiye güzel. O ki sabah şıkır şıkır ütülü, jilet gibi üniformasını üzerine çekmiş, saçlarını peri kızları gibi toplamış. Bir 'yatı görevi'nin ertesi sabahı Fransa'da gezerken aldığı, piyasa değeri 300 Euro olan parfümünü ince narin boynuna püskürtmüş, olanca güzelliği ile bir uçuşa daha hazır. O şimdi alacak eline valizini, kapatacak evinin kapısını, arabasının anahtarının şıkırtısına valizinin tekerlek sesleri eşlik edecek ve hanımefendi apartmanın basamaklarını olanca asaleti ile kat edecek.
Siz de kabin memuru olma isteğiyle yanan bir genç hanım ya da genç bir beyefendi olarak üst komşunuz olan hostes hanım uçuşa giderken, yatağınızda dudaklarınızı ısırarak o şanslı insanın adımlarını sayacaksınız. Ta ki hostes hanım aracının kontağını çevirinceye ve oradan uzaklaşıncaya değin... Tüm konsantrasyonunuz ile takip edeceksiniz onu.
Onun uzaklaşmasının ardından Âlice Harikalar Diyarı'na dalıp uçuşa giden kişi olduğunuzu hayal edecek; sabah kahvaltınızı İstanbul'da, öğle yemeğinizi İtalya'da, akşam yemeğinizi ise Fransa'da şefin özel seçimi ile Eyfel'in eteklerinde noktalayacaksınız. Günün sonunda da şehrin en özel otelindeki manzaralı odanızda, su yatağınıza uzanıp yarınki uçuşunuzu hayal edeceksiniz.
Peki durum cidden bu mudur?
Çok açık şekilde söyleyebilirim ki, Hayır!
Gerçekler neler midir? Gelin anlatayım...
(Tanıtım Bülteninden)