Bugün Din Felsefesi gibi aslında oldukça verimli olabilecek ve öyle de olması beklenen bir ilmî-düşünsel disiplinin, büyük ölçüde Anglo-Amerikan eksenli analitik felsefe geleneği içerisine sıkışıp kalmış ve dolayısıyla önemli ölçüde üretkenliğini yitirerek tekdüze kuru bir entelektüel uğraş hâline gelmiş olduğuna şahit olmaktayız. Durum böyle olmasına rağmen, söz konusu disiplinle uğraşan çevrelerden ciddî bir özeleştiri yapmak ve din felsefesinin bu sıkışmışlığını giderip ufkunu açmak amaçlı çabalar yerine daha ziyade mevcut anlayışla sınırlı çerçevedeki konular üzerine çalışmaların yapıldığını görüyoruz.
Bugün Din Felsefesi gibi aslında oldukça verimli olabilecek ve öyle de olması beklenen bir ilmî-düşünsel disiplinin, büyük ölçüde Anglo-Amerikan eksenli analitik felsefe geleneği içerisine sıkışıp kalmış ve dolayısıyla önemli ölçüde üretkenliğini yitirerek tekdüze kuru bir entelektüel uğraş hâline gelmiş olduğuna şahit olmaktayız. Durum böyle olmasına rağmen, söz konusu disiplinle uğraşan çevrelerden ciddî bir özeleştiri yapmak ve din felsefesinin bu sıkışmışlığını giderip ufkunu açmak amaçlı çabalar yerine daha ziyade mevcut anlayışla sınırlı çerçevedeki konular üzerine çalışmaların yapıldığını görüyoruz.