Osmanlı döneminin en önemli tarikatlarından birisi olan Halvetilik, 14. yüzyılın başlarından itibaren yüzyıllar boyunca kolları ve şubeleri ile Osmanlı tasavvufuna damgasını vurmuştu. Bu tarikat farklı kolları vasıtasıyla Istanbul'dan Anadolu'nun muhtelif şehirlerine ve Balkanlar'a yayılmış, Halveti şeyhleri gerek tekkelerinde yetiştirdikleri müridleri gerekse verdikleri eserlerle Osmanlı entelektüel hayatına hatırı sayılır katkılar sağlamışlardı. Cemâliyye, Şabaniyye, Ahmediye, Şemsiyye, Mısriyye Halvetiyye'nin başlıca kolları ve şubeleri, Seyyid Yahya Şirvani, Dede Ömer Ruşeni, Cemal Halife, Niyazi-i Mısri ise yaygın bilinen bazı Halveti şeyhleriydi. Halvetiler, Osmanlı döneminde bir döneme damgasını vurmuş tasavvufa savaş açmış Kadızâdeliler'e karşı tasavvuf düşüncesinin en güçlü savunucusu olmuşlardı. Halvetiyye'nin en yaygın kollarından birisi olan Şemsiyye, 1597 senesinde vefat eden, Sultan III. Mehmed'in Eğri Seferi'ne katıldığı bilinen Şemseddin Siyasi tarafından kurulmuş, Sivas, Tokat gibi şehirlerin yanı sıra Abdülmecid Siyasi ve Abdülahad Nuri vasıtasıyla Istanbul'da da güçlü bir şekilde temsil edilmişti. Şemesiyye'nin Suziyye şubesinin kurucusu Ahmed Süzi de 1765-1830 seneleri arasında Sivas'ta yaşamış, çok sayıda eser kaleme almış ve talebe yetiştirmişti. Ahmed SOZT, Vasiyetnâme-i Ahmed Suzi isimli eserinde ise, muhtemelen bir hastalığın etkisiyle olsa gerek vefat ettiği andan kabre konulmasına kadar geçecek zaman diliminde, yapılması gereken işlemleri teferruatlı şekilde sıralamış, müridlerine ve akrabalarına bazı nasihatlerde bulunmuş, bu taleplerini vasiyetnâme olarak yazıya dökmüştür. Vasiyetnâme-i Ahmed Suzi, 18.-19. yüzyıllarda bir mutasavvıfın penceresinden dönemin gelenekleri, gündelik hayat, bir taşra mutasavvıfının mal varlığı, okuduğu veya okuttuğu kitapları, ölü gömme adetleri, Halvetiyye'nin Suziyye kolunun bu konudaki hassasiyetlerini, uygulanan zikir yöntemi, zikir meclislerinin durumunu, o dönemde cenaze sırasında kullanılan tütsüler, okunan ayet ve dualar gibi sosyal tarihe dönük çok özgün bilgileri ortaya koyması bakımından oldukça önemlidir. Bu eser genelde Osmanlı sosyal tarihi, özelde ise Osmanlı'da tekke ve tasavvuf tarihinin bir şeyhin penceresinden anlaşılmasına katkı sağlamaktadır.
Osmanlı döneminin en önemli tarikatlarından birisi olan Halvetilik, 14. yüzyılın başlarından itibaren yüzyıllar boyunca kolları ve şubeleri ile Osmanlı tasavvufuna damgasını vurmuştu. Bu tarikat farklı kolları vasıtasıyla Istanbul'dan Anadolu'nun muhtelif şehirlerine ve Balkanlar'a yayılmış, Halveti şeyhleri gerek tekkelerinde yetiştirdikleri müridleri gerekse verdikleri eserlerle Osmanlı entelektüel hayatına hatırı sayılır katkılar sağlamışlardı. Cemâliyye, Şabaniyye, Ahmediye, Şemsiyye, Mısriyye Halvetiyye'nin başlıca kolları ve şubeleri, Seyyid Yahya Şirvani, Dede Ömer Ruşeni, Cemal Halife, Niyazi-i Mısri ise yaygın bilinen bazı Halveti şeyhleriydi. Halvetiler, Osmanlı döneminde bir döneme damgasını vurmuş tasavvufa savaş açmış Kadızâdeliler'e karşı tasavvuf düşüncesinin en güçlü savunucusu olmuşlardı. Halvetiyye'nin en yaygın kollarından birisi olan Şemsiyye, 1597 senesinde vefat eden, Sultan III. Mehmed'in Eğri Seferi'ne katıldığı bilinen Şemseddin Siyasi tarafından kurulmuş, Sivas, Tokat gibi şehirlerin yanı sıra Abdülmecid Siyasi ve Abdülahad Nuri vasıtasıyla Istanbul'da da güçlü bir şekilde temsil edilmişti. Şemesiyye'nin Suziyye şubesinin kurucusu Ahmed Süzi de 1765-1830 seneleri arasında Sivas'ta yaşamış, çok sayıda eser kaleme almış ve talebe yetiştirmişti. Ahmed SOZT, Vasiyetnâme-i Ahmed Suzi isimli eserinde ise, muhtemelen bir hastalığın etkisiyle olsa gerek vefat ettiği andan kabre konulmasına kadar geçecek zaman diliminde, yapılması gereken işlemleri teferruatlı şekilde sıralamış, müridlerine ve akrabalarına bazı nasihatlerde bulunmuş, bu taleplerini vasiyetnâme olarak yazıya dökmüştür. Vasiyetnâme-i Ahmed Suzi, 18.-19. yüzyıllarda bir mutasavvıfın penceresinden dönemin gelenekleri, gündelik hayat, bir taşra mutasavvıfının mal varlığı, okuduğu veya okuttuğu kitapları, ölü gömme adetleri, Halvetiyye'nin Suziyye kolunun bu konudaki hassasiyetlerini, uygulanan zikir yöntemi, zikir meclislerinin durumunu, o dönemde cenaze sırasında kullanılan tütsüler, okunan ayet ve dualar gibi sosyal tarihe dönük çok özgün bilgileri ortaya koyması bakımından oldukça önemlidir. Bu eser genelde Osmanlı sosyal tarihi, özelde ise Osmanlı'da tekke ve tasavvuf tarihinin bir şeyhin penceresinden anlaşılmasına katkı sağlamaktadır.