Armağanlar farklı yollardan, farklı kılıklarda gelebilir. Amerikalı yazar Rebecca Solnit, bir yaz günü, üç kasa dolusu kayısıyla kalakalıyor. Alzheimer hastası annesinin artık yaşamadığı evinin bahçesindeki ağacın son hasadı bu kayısılar. Bir armağan, bir miras, bir hafıza belki de. Bu mirası ve hafızayı muhafaza etmenin yollarını okuruyla birlikte arıyor Solnit. Çıktığı bu yolda da pek çok durak var. Hastalıklar, ölümler, doğumlar; en önemlisi de masallar ve edebiyat. Frankenstein'ın yaratıcısı Mary Shelley'den Marquis de Sade'a gönderiyor okurunu; bununla da kalmıyor Karlar Kraliçesi'nin yolculuğuna çıkarıyor ve İzlanda'daki gerçek yaşam öykülerine sokuyor. Kayısıların vesile olduğu bu yolculuğun/yolun ortasında bir düğüm atsa da Solnit, geri sarıp en başa, kayısılara çağırıyor bizi, usulca ve hiç sıkmadan.
Yaşlı insanlarda sıkça görüldüğü gibi, annem eşyalarını kaybettiğine değil, bunların çalındığına inanıyordu: ütüler, cüzdanlar, anahtarlar, çamaşırlar, para. Ve en çok da gerçek problemlerini saklamasına yardım eden bu hayali karakterlerden saklamaya kalktığı şeyleri kaybediyordu. Evi şehrin yirmi mil kuzeyindeki sevimli bir semtteydi ve başına hiçbir şey gelmiş değildi, yine de düş dünyası hırsızlar ve fırsatçılarla doluydu. Pencereden içeriyi inceleyen insanlardan korkup perdelerin çoğunu tamamen kapalı tutuyordu ve pırıltılar saçan mavi ve altın sarısı bir temmuz günü bile lamba yakmak zorundaydı.
Yakındaki Uzak, Rebecca Solnit'in sınırsız hüner ve hayal gücünün yanı sıra olgun bir donanımla yazdığı bir anı, yolculuk ve edebiyat metni.
Armağanlar farklı yollardan, farklı kılıklarda gelebilir. Amerikalı yazar Rebecca Solnit, bir yaz günü, üç kasa dolusu kayısıyla kalakalıyor. Alzheimer hastası annesinin artık yaşamadığı evinin bahçesindeki ağacın son hasadı bu kayısılar. Bir armağan, bir miras, bir hafıza belki de. Bu mirası ve hafızayı muhafaza etmenin yollarını okuruyla birlikte arıyor Solnit. Çıktığı bu yolda da pek çok durak var. Hastalıklar, ölümler, doğumlar; en önemlisi de masallar ve edebiyat. Frankenstein'ın yaratıcısı Mary Shelley'den Marquis de Sade'a gönderiyor okurunu; bununla da kalmıyor Karlar Kraliçesi'nin yolculuğuna çıkarıyor ve İzlanda'daki gerçek yaşam öykülerine sokuyor. Kayısıların vesile olduğu bu yolculuğun/yolun ortasında bir düğüm atsa da Solnit, geri sarıp en başa, kayısılara çağırıyor bizi, usulca ve hiç sıkmadan.
Yaşlı insanlarda sıkça görüldüğü gibi, annem eşyalarını kaybettiğine değil, bunların çalındığına inanıyordu: ütüler, cüzdanlar, anahtarlar, çamaşırlar, para. Ve en çok da gerçek problemlerini saklamasına yardım eden bu hayali karakterlerden saklamaya kalktığı şeyleri kaybediyordu. Evi şehrin yirmi mil kuzeyindeki sevimli bir semtteydi ve başına hiçbir şey gelmiş değildi, yine de düş dünyası hırsızlar ve fırsatçılarla doluydu. Pencereden içeriyi inceleyen insanlardan korkup perdelerin çoğunu tamamen kapalı tutuyordu ve pırıltılar saçan mavi ve altın sarısı bir temmuz günü bile lamba yakmak zorundaydı.
Yakındaki Uzak, Rebecca Solnit'in sınırsız hüner ve hayal gücünün yanı sıra olgun bir donanımla yazdığı bir anı, yolculuk ve edebiyat metni.