“Yoktun.
yok...
Deme durmuş çayda tomurcuk kokusuydun.
İlmiklerinde sesinin
İnce ince gecelerde
süzülen türküler vardı.
Hışırtısında yaprakların damla damla akar
hazan mevsimleri olur, nehirlerle taşardık.
Tan ışıklarında gözlerin gözlerim olur
Birbirimize birikirdik.
Isınır ağlardık…
Yalnızdık.
Çocuklarımız vardı peşisıra koşturduğumuz.
Sütünü içirdiğimiz bebeler...
birbirimizden geçerken gözlerini bize dikerlerdi.
Cennette çiçek nasibin yalazı parlar
ay yüzünde dünya yanardı.
Uçuşan tüller gülüşümüze dolanır
telaşlı kırlangıçlar yavrularını öperdi…”
“Yoktun.
yok...
Deme durmuş çayda tomurcuk kokusuydun.
İlmiklerinde sesinin
İnce ince gecelerde
süzülen türküler vardı.
Hışırtısında yaprakların damla damla akar
hazan mevsimleri olur, nehirlerle taşardık.
Tan ışıklarında gözlerin gözlerim olur
Birbirimize birikirdik.
Isınır ağlardık…
Yalnızdık.
Çocuklarımız vardı peşisıra koşturduğumuz.
Sütünü içirdiğimiz bebeler...
birbirimizden geçerken gözlerini bize dikerlerdi.
Cennette çiçek nasibin yalazı parlar
ay yüzünde dünya yanardı.
Uçuşan tüller gülüşümüze dolanır
telaşlı kırlangıçlar yavrularını öperdi…”