Çantasını masanın üzerine bırakırken kaçamak bakışlarla bana baktı. Hiç tepki vermedi. Bir süre önündeki masaya sabitledi gözlerini. Üç saniye geçmemişti ki elindeki kalem yere düştü. Keskin bir tavırla başını kaldırdı ve gözlerini kırpmadan bana tekrar baktı. Geçmişteki güzel günlerimizden izler taşıyan bu bakışa dalmak benim için yaşamanın gerçek anlamıydı. Yüzünde şaşkınlıkla karışık mahzun bir ifade vardı. O da beni tanımıştı. Tanımış ve aynı anda ağlayacak gibi olmuştu. Sanki hayretini, şaşkınlığını, anlık ağlama isteğini saklamak istercesine bir eliyle ağzını kapattı. Parmağındaki ışıltıyla ördüğü duvarı aramızda bırakarak hızla odadan çıktı. Oysa ben onun yeşil gözlerine bakmayı o kadar özlemiştim ki.
Çantasını masanın üzerine bırakırken kaçamak bakışlarla bana baktı. Hiç tepki vermedi. Bir süre önündeki masaya sabitledi gözlerini. Üç saniye geçmemişti ki elindeki kalem yere düştü. Keskin bir tavırla başını kaldırdı ve gözlerini kırpmadan bana tekrar baktı. Geçmişteki güzel günlerimizden izler taşıyan bu bakışa dalmak benim için yaşamanın gerçek anlamıydı. Yüzünde şaşkınlıkla karışık mahzun bir ifade vardı. O da beni tanımıştı. Tanımış ve aynı anda ağlayacak gibi olmuştu. Sanki hayretini, şaşkınlığını, anlık ağlama isteğini saklamak istercesine bir eliyle ağzını kapattı. Parmağındaki ışıltıyla ördüğü duvarı aramızda bırakarak hızla odadan çıktı. Oysa ben onun yeşil gözlerine bakmayı o kadar özlemiştim ki.