Tutkulu bir akustik uzmanı. Dünyayı kulağıyla algılıyor, seslerle düşünüyor, duyduğu en ufak tıkırtıdan anlamlar çıkartıyor. Hayattaki tek arzusu, duyduğu her tınıyı kaydetmek. Yaşadığı dönemde o kadar çok ses var ki... Naziler'in orkestra şefliğinde 2. Dünya Savaşı'nı yaşıyor; üstelik devlet hizmetinde. Her şeyi duyuyor, duyduğu her şeyi de kaydediyor. İrkiliyor duyduklarından, ama kaydetme "şehveti"nden de vazgeçemiyor. Seslerin hâkim olduğu bu dünyada içine kapanık, "sessiz" bir adam, kahramanımız. Yaşadıkları, sırasıyla, önce ihtişam, sonra sefalet, ardından savaş kabusu... Birçok dile çevrilen Yarasalar, 1965 doğumlu Marcel Beyer'e ülkesi Almanya'da Ingeborg Bachmann Yarışması'nda bir de ödül kazandırdı. Eleştirmenler farklı farklı yaklaştılar Marcel Beyer'e ve kitabına. Ama birleştikleri bir tek nokta vardı: "...neyi anlatırsa anlatsın, bu roman mükemmel bir anlatıdır."
Tutkulu bir akustik uzmanı. Dünyayı kulağıyla algılıyor, seslerle düşünüyor, duyduğu en ufak tıkırtıdan anlamlar çıkartıyor. Hayattaki tek arzusu, duyduğu her tınıyı kaydetmek. Yaşadığı dönemde o kadar çok ses var ki... Naziler'in orkestra şefliğinde 2. Dünya Savaşı'nı yaşıyor; üstelik devlet hizmetinde. Her şeyi duyuyor, duyduğu her şeyi de kaydediyor. İrkiliyor duyduklarından, ama kaydetme "şehveti"nden de vazgeçemiyor. Seslerin hâkim olduğu bu dünyada içine kapanık, "sessiz" bir adam, kahramanımız. Yaşadıkları, sırasıyla, önce ihtişam, sonra sefalet, ardından savaş kabusu... Birçok dile çevrilen Yarasalar, 1965 doğumlu Marcel Beyer'e ülkesi Almanya'da Ingeborg Bachmann Yarışması'nda bir de ödül kazandırdı. Eleştirmenler farklı farklı yaklaştılar Marcel Beyer'e ve kitabına. Ama birleştikleri bir tek nokta vardı: "...neyi anlatırsa anlatsın, bu roman mükemmel bir anlatıdır."