Bil ki bütün akıl sahiplerinin hedefi, mutlaka sevap yurdunda (cennette) Allah Teâlâ ile buluşup O'nun cemâlini doya doya seyretmektir. Allah Teâlâ'ya ulaşmaya ilim ve amelden başka bir yol yoktur. ilim ve amelde devamlılığı sağlamak ise, ancak bedenin sıhhat ve selâmetine bağlıdır. Bedenin selâmeti ise, ancak gıdalarla mümkün olur ve vakitlerin tekrar etmesiyle ihtiyaç olan kadarını o gıdalardan yemekle sağlamr. Işte bu yönde selef-i salihinden bazıları şöyle demiştin "İnne'l-ekle mine'd-din / Şüphesiz ki yemek dindendir.
' Yüce Allah söyleyenlerin en doğru söyleyeni olarak bu hususa şöyle dikkat çekmektedin'Temiz (helâl) şeylerden yiyin ve sâlih amel işleyin:'(Mü'minün, 51)
İlim ve çalışmaya yardımcı olsun ve takvaya doğru adım atmasına imkân versin diye, yiyen bir kimsenin nefsini başı boş ve murâkabesiz terk etmesi uygun bir hareket değildir. Çünkü böyle yaptığı takdirde nefis, otlağa dalan hayvanlar gibi, yemeye dalacaktır. Hâlbuki dini ayakta tutan ve uygulamasına vesile olan yemenin üzerinde dinin nurlarının parlaması gerekir. Dinin nurları ise, kulu (oburca yemekten) frenleyen dinin edepleri ve sünnetleridir.
Takva sahibi olan bir kimse, bu sünnet ve edepler ile nefsini gemlemeli ki, ilâhi nizamın hassas ve şaşmaz terazisiyle yemeğe karşı olan şehvetinin isteyiş veya istemeyişini tartabilsin. Bunun neticesinde de günahları uzaklaştırmaya ve sevapları celp etmeye vesile olsun.
Dinin yemek hakkındaki emirlerini, farz, sünnet, iyilik ve hey'etlerini dört bölümde anlatacağız ve sonuna da bir bölüm ekleyeceğiz.
Birinci Bölüm: Tek başına yemek yiyen kişinin uyması gereken kurallar.
İkinci Bölüm: Bir arada yemek yenirken fazlalaşıp artan edepler.
Üçüncü Bölüm: Ziyaretçi kardeşlere sunulan yemeğin özellikleri.
Dördüncü Bölüm: Davet, ziyafet ve benzeri şeylerin özellikleri.
Bil ki bütün akıl sahiplerinin hedefi, mutlaka sevap yurdunda (cennette) Allah Teâlâ ile buluşup O'nun cemâlini doya doya seyretmektir. Allah Teâlâ'ya ulaşmaya ilim ve amelden başka bir yol yoktur. ilim ve amelde devamlılığı sağlamak ise, ancak bedenin sıhhat ve selâmetine bağlıdır. Bedenin selâmeti ise, ancak gıdalarla mümkün olur ve vakitlerin tekrar etmesiyle ihtiyaç olan kadarını o gıdalardan yemekle sağlamr. Işte bu yönde selef-i salihinden bazıları şöyle demiştin "İnne'l-ekle mine'd-din / Şüphesiz ki yemek dindendir.
' Yüce Allah söyleyenlerin en doğru söyleyeni olarak bu hususa şöyle dikkat çekmektedin'Temiz (helâl) şeylerden yiyin ve sâlih amel işleyin:'(Mü'minün, 51)
İlim ve çalışmaya yardımcı olsun ve takvaya doğru adım atmasına imkân versin diye, yiyen bir kimsenin nefsini başı boş ve murâkabesiz terk etmesi uygun bir hareket değildir. Çünkü böyle yaptığı takdirde nefis, otlağa dalan hayvanlar gibi, yemeye dalacaktır. Hâlbuki dini ayakta tutan ve uygulamasına vesile olan yemenin üzerinde dinin nurlarının parlaması gerekir. Dinin nurları ise, kulu (oburca yemekten) frenleyen dinin edepleri ve sünnetleridir.
Takva sahibi olan bir kimse, bu sünnet ve edepler ile nefsini gemlemeli ki, ilâhi nizamın hassas ve şaşmaz terazisiyle yemeğe karşı olan şehvetinin isteyiş veya istemeyişini tartabilsin. Bunun neticesinde de günahları uzaklaştırmaya ve sevapları celp etmeye vesile olsun.
Dinin yemek hakkındaki emirlerini, farz, sünnet, iyilik ve hey'etlerini dört bölümde anlatacağız ve sonuna da bir bölüm ekleyeceğiz.
Birinci Bölüm: Tek başına yemek yiyen kişinin uyması gereken kurallar.
İkinci Bölüm: Bir arada yemek yenirken fazlalaşıp artan edepler.
Üçüncü Bölüm: Ziyaretçi kardeşlere sunulan yemeğin özellikleri.
Dördüncü Bölüm: Davet, ziyafet ve benzeri şeylerin özellikleri.