Irak'ta Amerikan denetiminde süren savaş macerası biteceğe benzemiyor. Aslına bakarsanız, yıllarca da devam edebilir. Savaşın ardından, bu uluslararası dönem dünyanın jeopolitik yapısında derin çatlaklar bırakacaktır.
Bu durum olağan süresi 54 yıl olan uzun Kondratieff ekonomik döngüsünün son noktasında ortaya çıkmaktadır. Son döngü 1949 yılında İkinci Dünya Savaşı fiyat kontrollerinin ortadan kalkmasından 2003 yılına kadar sürmüştür. Bu yüzden bu döngü sıradan politikanın ve yarım yüzyıllık ekonomik küreselleşmeye yönelik hareketin yerini alan bir olgudur.
Birisi tutup dünyada ekonomik bağımsızlığa doğru uzun ve kesintisiz ilerleyişin doruk noktasına ulaşıp, şimdi de gerilemeye başlayıp başlamadığını ve hatta gelecek yıllarda çözülüp çözülmeyeceğini sorabilir. Aslında küreselleşme, İkinci Dünya Savaşı'nı takip eden dönemde, harap olmuş Avrupa'ya ekonomik bütünleşme ve ekonomik refah imkanı sunan o övgüler kazanmış 1948 Marshall Planı ile başlayarak, aydınlanmış Amerikan'ın önderliğinde uluslararası ekonomik sistemin çarpıcı bir özelliği haline gelmiş ve Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) , Dünya Ticaret Örgütü, IMF (Ulus-lararası Para Fonu) , Dünya Bankası gibi güçlü uluslararası ve çok yönlü örgütler tarafından desteklenmiştir.
Bush yönetimi tarafından 2002 yılında tüm dünyayı kapsayan bir emperyalist doktrinin benimsenmesi, ekonomik küreselleşmeye yönelik harekete ve uluslararası işbirliğinin güçlenmesine karşı doğ-rudan bir tehdit oluşturmaktadır. Bu türden bir politika sadece Irak'ın işgalini haklı göstermekle kalmamış, aynı zamanda Birleşmiş Milletler Teşkilatını marjinalleştirmiş ve dolaylı bir şekilde diğer bütün çok yönlü organizasyonları zayıflatmıştır.
Bu durum, yararlı olacak temel reformların öne sürülmesinin öncesinde uluslararası dünya düzenine geçici bir çare midir, yoksa 21. yüzyıl için daha kalıcı ve tehlikeli bir plan mıdır?
Öyle ya da böyle, karar vermek için henüz çok erken. Ama yine de hiç kimse Amerika'nın dış siyasetindeki bu köklü değişimin nedenlerini ve bunun Amerika ile dünya üzerindeki sonuçlarını kestiremez. Dünyada eşsiz bir süper güç durumundaki Amerika Birleşik Devletleri'nin güvenliği, düşmanca duygular taşıyan devletlerden değil, aşırı İslami terörist akımdan kaynaklanan tehditlerle karşı karşıyadır. Amerika'nın, ister tek yönlü olsun ister çok yönlü, böyle alışılmadık bir tehdide reaksiyon göstermek için tercih edeceği yöntem uluslararası çevrelerin gelecek yıllardaki hatlarını belirleyecektir. Bu kitap, hem Amerika hem de dünya adına, bu yeni gerçeğin nedenlerini ve sonuçlarını analiz etmektedir.
- Rodrigue Tremblay
Irak'ta Amerikan denetiminde süren savaş macerası biteceğe benzemiyor. Aslına bakarsanız, yıllarca da devam edebilir. Savaşın ardından, bu uluslararası dönem dünyanın jeopolitik yapısında derin çatlaklar bırakacaktır.
Bu durum olağan süresi 54 yıl olan uzun Kondratieff ekonomik döngüsünün son noktasında ortaya çıkmaktadır. Son döngü 1949 yılında İkinci Dünya Savaşı fiyat kontrollerinin ortadan kalkmasından 2003 yılına kadar sürmüştür. Bu yüzden bu döngü sıradan politikanın ve yarım yüzyıllık ekonomik küreselleşmeye yönelik hareketin yerini alan bir olgudur.
Birisi tutup dünyada ekonomik bağımsızlığa doğru uzun ve kesintisiz ilerleyişin doruk noktasına ulaşıp, şimdi de gerilemeye başlayıp başlamadığını ve hatta gelecek yıllarda çözülüp çözülmeyeceğini sorabilir. Aslında küreselleşme, İkinci Dünya Savaşı'nı takip eden dönemde, harap olmuş Avrupa'ya ekonomik bütünleşme ve ekonomik refah imkanı sunan o övgüler kazanmış 1948 Marshall Planı ile başlayarak, aydınlanmış Amerikan'ın önderliğinde uluslararası ekonomik sistemin çarpıcı bir özelliği haline gelmiş ve Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) , Dünya Ticaret Örgütü, IMF (Ulus-lararası Para Fonu) , Dünya Bankası gibi güçlü uluslararası ve çok yönlü örgütler tarafından desteklenmiştir.
Bush yönetimi tarafından 2002 yılında tüm dünyayı kapsayan bir emperyalist doktrinin benimsenmesi, ekonomik küreselleşmeye yönelik harekete ve uluslararası işbirliğinin güçlenmesine karşı doğ-rudan bir tehdit oluşturmaktadır. Bu türden bir politika sadece Irak'ın işgalini haklı göstermekle kalmamış, aynı zamanda Birleşmiş Milletler Teşkilatını marjinalleştirmiş ve dolaylı bir şekilde diğer bütün çok yönlü organizasyonları zayıflatmıştır.
Bu durum, yararlı olacak temel reformların öne sürülmesinin öncesinde uluslararası dünya düzenine geçici bir çare midir, yoksa 21. yüzyıl için daha kalıcı ve tehlikeli bir plan mıdır?
Öyle ya da böyle, karar vermek için henüz çok erken. Ama yine de hiç kimse Amerika'nın dış siyasetindeki bu köklü değişimin nedenlerini ve bunun Amerika ile dünya üzerindeki sonuçlarını kestiremez. Dünyada eşsiz bir süper güç durumundaki Amerika Birleşik Devletleri'nin güvenliği, düşmanca duygular taşıyan devletlerden değil, aşırı İslami terörist akımdan kaynaklanan tehditlerle karşı karşıyadır. Amerika'nın, ister tek yönlü olsun ister çok yönlü, böyle alışılmadık bir tehdide reaksiyon göstermek için tercih edeceği yöntem uluslararası çevrelerin gelecek yıllardaki hatlarını belirleyecektir. Bu kitap, hem Amerika hem de dünya adına, bu yeni gerçeğin nedenlerini ve sonuçlarını analiz etmektedir.
- Rodrigue Tremblay