Günümüz Türkiye'si, kurulmaya çalışılan yeni bir rejimin sancıları ve tartışmaları arasında politik bir dönüşüm geçiriyor. Üstelik bu dönüşüm, sadece devlet bürokrasisi ve politik alanla sınırlı kalan bir içeriğe de sahip değil. Kimilerince “Yeni Türkiye” adıyla anılan bu politik dönüşüm projesi, iş hayatından günlük yaşantıdaki eylem ve düşüncelere, ahlâkî tercihlerden değer yargılarına, hatta bireysel özgürlüklerden kişisel seçimlere kadar yaşamımızın her alanına sirayet etmiş durumda. Temas ettiği her alanı dönüştürmeye, başarılı olamazsa değişime zorlayan bu politik projenin destekçileri olduğu kadar, karşı çıkanları da var. Bu da mevcut dönüşümün hem meşruiyetini hem de kabulünü tartışmaya açıyor.
Buna karşılık her dönüşüm de motivasyon sağlayıcı bir ideolojik düşünceye ihtiyaç duyar. İşte “Yeni Türkiye” olarak adlandırılan böylesi bir tahayyülde bu ihtiyacı İslâmcılık ideolojisi karşılıyor. Siyasal, kültürel ve inançsal bir hareket olarak İslâmcılığın, kendi nevi şahsına münhasır dili, zihniyeti, anlam dünyası ile bunların tümüne etki eden hâkim ahlâk normlarıyla, yine aynı tahayyül etrafında örgütlenen bu politik projenin merkezinde yer aldığı da söylenebilir.
Zira bu sebeple, geleneksel İslâmcılık düşüncesiyle benzer yanları olduğu kadar, bilhassa pratik yaşamda, çok farklı özellikleri de bulunan ve bu yönüyle bir Post-İslâmcılığa karşılık gelen bu ideolojik tahayyül, bugün artık bir merak konusu olarak fazlasıyla göz önünde duruyor. İşte bu kitap, yakın dönem Türkiye'sinin önemli bir toplumsal olgusu olan Post-İslamcılığı anlayabilmek adına akademik bir katkı sunmanın yanı sıra, politik dönüşümün mahiyetini tespit etme açısından da sağlam bir başvuru kaynağı olarak görülebilir.
Günümüz Türkiye'si, kurulmaya çalışılan yeni bir rejimin sancıları ve tartışmaları arasında politik bir dönüşüm geçiriyor. Üstelik bu dönüşüm, sadece devlet bürokrasisi ve politik alanla sınırlı kalan bir içeriğe de sahip değil. Kimilerince “Yeni Türkiye” adıyla anılan bu politik dönüşüm projesi, iş hayatından günlük yaşantıdaki eylem ve düşüncelere, ahlâkî tercihlerden değer yargılarına, hatta bireysel özgürlüklerden kişisel seçimlere kadar yaşamımızın her alanına sirayet etmiş durumda. Temas ettiği her alanı dönüştürmeye, başarılı olamazsa değişime zorlayan bu politik projenin destekçileri olduğu kadar, karşı çıkanları da var. Bu da mevcut dönüşümün hem meşruiyetini hem de kabulünü tartışmaya açıyor.
Buna karşılık her dönüşüm de motivasyon sağlayıcı bir ideolojik düşünceye ihtiyaç duyar. İşte “Yeni Türkiye” olarak adlandırılan böylesi bir tahayyülde bu ihtiyacı İslâmcılık ideolojisi karşılıyor. Siyasal, kültürel ve inançsal bir hareket olarak İslâmcılığın, kendi nevi şahsına münhasır dili, zihniyeti, anlam dünyası ile bunların tümüne etki eden hâkim ahlâk normlarıyla, yine aynı tahayyül etrafında örgütlenen bu politik projenin merkezinde yer aldığı da söylenebilir.
Zira bu sebeple, geleneksel İslâmcılık düşüncesiyle benzer yanları olduğu kadar, bilhassa pratik yaşamda, çok farklı özellikleri de bulunan ve bu yönüyle bir Post-İslâmcılığa karşılık gelen bu ideolojik tahayyül, bugün artık bir merak konusu olarak fazlasıyla göz önünde duruyor. İşte bu kitap, yakın dönem Türkiye'sinin önemli bir toplumsal olgusu olan Post-İslamcılığı anlayabilmek adına akademik bir katkı sunmanın yanı sıra, politik dönüşümün mahiyetini tespit etme açısından da sağlam bir başvuru kaynağı olarak görülebilir.