Osmanlı yöneticileri, kuruluştan yıkılışa kadar geçen sürede kendilerine özgü bir diplomasi anlayışı ve uygulaması geliştirmeyi başararak, hedeflerine ulaşmak için diplomasiyi etkin bir araç olarak kullanmışlardır. Bu süreçte İstanbul, fethinden itibaren Avrupa'nın en önemli diplomasi merkezlerinden biri olma özelliği kazanmış ve bu niteliğini hiçbir zaman kaybetmemiştir.
19. yüzyılda karşılıklı diplomasi sürecine girilmiş ve modern diplomasi yöntemleri ve teşkilâtı benimsenmiş, Batı'da bile hayranlık duyulan Osmanlı diplomatları yetiştirilmiştir. Böylesi bir geçmişe ve birikime sahip Osmanlı Diplomasi Tarihinin literatür açısından da geliştirilebilmesi amacıyla hazırladığımız bu kitap dokuz bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölümde Kurtaran ve Çimen, Osmanlı padişahları tarafından hükümdarlara ve yöneticilere gönderilen mektuplar olan namei hümayunların önemi üzerinde duruyor ve bu vesikaların kaynak değerini ortaya koyuyor. İkinci bölümde Ünver, 18. yüzyılda Osmanlı-İsveç diplomatik ilişkilerindeki boyut değişimini inceliyor. Üçüncü bölümde Karaca, 13. yüzyılın ilk yarısında Avrupalı devletlerle imzalanan üç anlaşmada sınır belirleme yöntemlerini açıklıyor. Dördüncü bölümde Balcı, Babıali Tercüme Odası'nın son mütercimi evveli Davut Molho'nun memuriyet hayatı ve faaliyetleri hakkında detaylı bilgiler veriyor.
Beşinci bölümde Erdem, Türkiye'nin Osmanlı Devleti'nin bir bakiyesi olduğu anlayışı çerçevesinde geçmişten günümüze dış politikada varlığını sürdüren sürekliliği inceliyor. Altıncı bölümde Kılıç, Abdülhak Hamid'in diplomasi kariyeri, diplomat olarak aldığı görevleri detaylı olarak açıklıyor. Yedinci bölümde Küçük, Ali Nuri Bey'in diplomatlık kariyerini ve 2. Abdülhamid'i tahtan indirme planını gözler önüne seriyor. Sekizinci bölümde Kaya ve Alıcı, 1895 yılında başlayan Zeytun İsyanı sırasında İngiliz ve Fransız gunbotlarının Osmanlı politikasını değiştirmek için aktif bir şekilde kullanılma sürecini ortaya koyuyor.
Dokuzuncu bölümde Özkan, Filipinler'de 1910 yılında bir Osmanlı şehbenderliğinin açılması ardından Necip Halil Efendi'nin başşehbenderliğe atanmasını ve buradaki faaliyetlerini açıklıyor. Ahmet Dönmez, Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi.
Osmanlı yöneticileri, kuruluştan yıkılışa kadar geçen sürede kendilerine özgü bir diplomasi anlayışı ve uygulaması geliştirmeyi başararak, hedeflerine ulaşmak için diplomasiyi etkin bir araç olarak kullanmışlardır. Bu süreçte İstanbul, fethinden itibaren Avrupa'nın en önemli diplomasi merkezlerinden biri olma özelliği kazanmış ve bu niteliğini hiçbir zaman kaybetmemiştir.
19. yüzyılda karşılıklı diplomasi sürecine girilmiş ve modern diplomasi yöntemleri ve teşkilâtı benimsenmiş, Batı'da bile hayranlık duyulan Osmanlı diplomatları yetiştirilmiştir. Böylesi bir geçmişe ve birikime sahip Osmanlı Diplomasi Tarihinin literatür açısından da geliştirilebilmesi amacıyla hazırladığımız bu kitap dokuz bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölümde Kurtaran ve Çimen, Osmanlı padişahları tarafından hükümdarlara ve yöneticilere gönderilen mektuplar olan namei hümayunların önemi üzerinde duruyor ve bu vesikaların kaynak değerini ortaya koyuyor. İkinci bölümde Ünver, 18. yüzyılda Osmanlı-İsveç diplomatik ilişkilerindeki boyut değişimini inceliyor. Üçüncü bölümde Karaca, 13. yüzyılın ilk yarısında Avrupalı devletlerle imzalanan üç anlaşmada sınır belirleme yöntemlerini açıklıyor. Dördüncü bölümde Balcı, Babıali Tercüme Odası'nın son mütercimi evveli Davut Molho'nun memuriyet hayatı ve faaliyetleri hakkında detaylı bilgiler veriyor.
Beşinci bölümde Erdem, Türkiye'nin Osmanlı Devleti'nin bir bakiyesi olduğu anlayışı çerçevesinde geçmişten günümüze dış politikada varlığını sürdüren sürekliliği inceliyor. Altıncı bölümde Kılıç, Abdülhak Hamid'in diplomasi kariyeri, diplomat olarak aldığı görevleri detaylı olarak açıklıyor. Yedinci bölümde Küçük, Ali Nuri Bey'in diplomatlık kariyerini ve 2. Abdülhamid'i tahtan indirme planını gözler önüne seriyor. Sekizinci bölümde Kaya ve Alıcı, 1895 yılında başlayan Zeytun İsyanı sırasında İngiliz ve Fransız gunbotlarının Osmanlı politikasını değiştirmek için aktif bir şekilde kullanılma sürecini ortaya koyuyor.
Dokuzuncu bölümde Özkan, Filipinler'de 1910 yılında bir Osmanlı şehbenderliğinin açılması ardından Necip Halil Efendi'nin başşehbenderliğe atanmasını ve buradaki faaliyetlerini açıklıyor. Ahmet Dönmez, Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi.