Kışın bahara evirildiği, tomurcuklanan filizlerin çiçeğe durduğu, tüm olumsuzluklara rağmen umudun eksilmediği zaman diliminden geçmekteyiz. Her yeni, bir başlangıçtır. Baharın sıcaklığıyla siz tüm okurlarımıza merhaba diyoruz.
Dergimizin bu sayısının dosya konusu ülkemiz öykücülüğü. Konu üzerine değişik yazarlarımızın bakış açılarını yansıtan yazılar okuyacaksınız. Bilindiği üzere edebiyatımızda Batılı anlamdaki ilk öyküler Tanzimat döneminde yazıldı. İlk öykü yazarları, Ahmed Midhat, Emin Nihat, Samipaşazade Sezai ve Nabizade Nazım'dı. Öykücülüğümüzü yetkinliğe kavuşturan yazar ise Halit Ziya Uşaklıgil olmuştur.
2. Meşrutiyet'in ilanından sonra gelişen yeni edebiyat akımıyla birlikte öyküde toplumsal ve siyasi sorunlar işlenmeye başladı. Türkçe'den yabancı sözcüklerin temizlenmesi, yazımda konuşma dilinin hâkim olması, taşra yaşamının gerçekçi bir üslupla edebiyata taşınması gibi özelliklerle bilinen bu dönem öykücülüğünde yeri bir çığır açmıştır.
Cumhuriyet dönemi edebiyatı ağırlıkla 1930'lar sonrasını kapsar. Bu dönemde toplumsal ve siyasal alanda olduğu kadar edebiyata da yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Alışılmışın dışında bir öykü dünyası kuran Sait Faik Abasıyanık, diyalogların usta yazarı Orhan Kemal, Kemal Tahir ve Ahmet Hamdi Tanpınar gibi pek çok yazar öykü yazarları olarak ön plana çıkmıştır. Günümüz öykücülüğü geniş bir konu ve üslup zenginliğiyle sürmektedir.
Günümüz öykücülüğü ile geçmiş dönem öykücülüğü arasında zaman, mekân, anlatım farkı vardır. Aşk temasından, yaşamın her alanına kadar değişim söz konusudur. Öyküdeki en önemli şey anlatım şeklidir. Buna bağlı olarak yapılan betimlemelerdir. Edebiyat ait olduğu çağın tüm özelliklerini taşımaktadır. Bir edebiyat eserinin görevi göstermektir. Didaktik öğreticiliğe yöneldiğinde özelliğini yitirir.
Edebiyat ait olduğu çağın özelliklerini taşır derken günümüz edebiyatına dair birkaç söz etmemek olmaz. Çok nitelikli öykü yazarları ve edebiyat dergileri olduğu bir gerçekliktir. Bununla birlikte rafları işgal eden, belki de sadece ekonomik kaygı taşıyan fakat edebiyatı ikinci plana atan çokça dergi yayınlanmaktadır. Özellikle popüler olmuş isimlerin ‘ne yazsa okunur' tarzı yazıları öykücülük ve edebiyat acısından iç acıtıcıdır.
Sevgili Sanat ve Hayat okurları, öyküde gerçek metin asla ilk anlaşılan şekil değildir. Asıl anlam daha sonraki okumalarda ortaya çıkar. Buradan hareketle gerçek edebiyatın değerinin korunması dileğiyle sizleri selamlıyoruz ve merhaba diyoruz.
Umudunuz bahar olsun…
Kışın bahara evirildiği, tomurcuklanan filizlerin çiçeğe durduğu, tüm olumsuzluklara rağmen umudun eksilmediği zaman diliminden geçmekteyiz. Her yeni, bir başlangıçtır. Baharın sıcaklığıyla siz tüm okurlarımıza merhaba diyoruz.
Dergimizin bu sayısının dosya konusu ülkemiz öykücülüğü. Konu üzerine değişik yazarlarımızın bakış açılarını yansıtan yazılar okuyacaksınız. Bilindiği üzere edebiyatımızda Batılı anlamdaki ilk öyküler Tanzimat döneminde yazıldı. İlk öykü yazarları, Ahmed Midhat, Emin Nihat, Samipaşazade Sezai ve Nabizade Nazım'dı. Öykücülüğümüzü yetkinliğe kavuşturan yazar ise Halit Ziya Uşaklıgil olmuştur.
2. Meşrutiyet'in ilanından sonra gelişen yeni edebiyat akımıyla birlikte öyküde toplumsal ve siyasi sorunlar işlenmeye başladı. Türkçe'den yabancı sözcüklerin temizlenmesi, yazımda konuşma dilinin hâkim olması, taşra yaşamının gerçekçi bir üslupla edebiyata taşınması gibi özelliklerle bilinen bu dönem öykücülüğünde yeri bir çığır açmıştır.
Cumhuriyet dönemi edebiyatı ağırlıkla 1930'lar sonrasını kapsar. Bu dönemde toplumsal ve siyasal alanda olduğu kadar edebiyata da yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Alışılmışın dışında bir öykü dünyası kuran Sait Faik Abasıyanık, diyalogların usta yazarı Orhan Kemal, Kemal Tahir ve Ahmet Hamdi Tanpınar gibi pek çok yazar öykü yazarları olarak ön plana çıkmıştır. Günümüz öykücülüğü geniş bir konu ve üslup zenginliğiyle sürmektedir.
Günümüz öykücülüğü ile geçmiş dönem öykücülüğü arasında zaman, mekân, anlatım farkı vardır. Aşk temasından, yaşamın her alanına kadar değişim söz konusudur. Öyküdeki en önemli şey anlatım şeklidir. Buna bağlı olarak yapılan betimlemelerdir. Edebiyat ait olduğu çağın tüm özelliklerini taşımaktadır. Bir edebiyat eserinin görevi göstermektir. Didaktik öğreticiliğe yöneldiğinde özelliğini yitirir.
Edebiyat ait olduğu çağın özelliklerini taşır derken günümüz edebiyatına dair birkaç söz etmemek olmaz. Çok nitelikli öykü yazarları ve edebiyat dergileri olduğu bir gerçekliktir. Bununla birlikte rafları işgal eden, belki de sadece ekonomik kaygı taşıyan fakat edebiyatı ikinci plana atan çokça dergi yayınlanmaktadır. Özellikle popüler olmuş isimlerin ‘ne yazsa okunur' tarzı yazıları öykücülük ve edebiyat acısından iç acıtıcıdır.
Sevgili Sanat ve Hayat okurları, öyküde gerçek metin asla ilk anlaşılan şekil değildir. Asıl anlam daha sonraki okumalarda ortaya çıkar. Buradan hareketle gerçek edebiyatın değerinin korunması dileğiyle sizleri selamlıyoruz ve merhaba diyoruz.
Umudunuz bahar olsun…