"Vişne suyu şişesi mutfak tezgahının üzerine devrilmiş, şişeden akanlar olay yerinden geçmekte olan bir parça turşunun geleneksel renk alışkanlıklarında devrim yaratmıştı. Kamikaze pilotu rolüne soyunan yukarı raftaki biber dolu cam kavanoz, cahilce bir seçim yaparak Demokles rolünü alan tam altındaki talihsiz karpuz diliminin üzerine çakılmıştı. Manzarayı meydana getiren öğelerin hiçbiri, olması arzu edilebilecek bir konumda değildi; tabi bütün mutfağın bir çöp kutusu olduğu var sayıldığında bunun tam tersi geçerli oluveriyordu. "
Yerine Uymayan Parçalar kitabında öykülerle veriyor tüm karışıklıkları bize Ufuk. Bir filozof deliliğindeki karakterler bir şair kaleminden dökülüyormuş gibi kağıda. Bir cümle öyle bir bitiyor ki; "bir kelime daha olsa bozulacakmış!" diyorsunuz. Şiir gibi zincirleme dökülüyor sayfalar. İlginçtir ki hayatımda ilk defa bir düzyazı kitabını yüksek sesle okuttu Ufuk bana. Şairlerden sonra bir kitabı sesli okutabilecek kaliteye sahip kendisi. Başroller kendisi midir bilinmez ama toplumun sıradanlığını en güzel gözlerle gören bir yazar olduğuna karar kılıyor insan bir zaman sonra. Anlatmak mümkün değil gerçekten bu kitabı. Kafa karışıklıklarıyla gurur duyan karakterler, bazen pes edecek gibi de oluyor; aynayı kendine çeviriyor.
"Sorunları ve çözümleri kesindi; eğer açlarsa yemek yiyorlar, öfkelilerse birbirlerini boğazlayıp rahatlıyorlar, başları ağrıyorsa gidip bir asprin alıyorlardı. Uykuları gelince uyuyorlar, sivrisinek ısırdığında kaşınıyorlar, kalpleri durunca ölüyorlar ve birden fazla çözümü olan ya da kesin çözümü olmayan hiç bir şeyi sorun yerine koymuyor, üzerinden atlayıp geçiyorlardı."
"Güzel ile çirkinin, şeytan ile yılanın, çocuk ile sümüğünün" arasında sıkışmış anlamları arayalım derim size! - ama dikkat edin! bir binanın çatısının tam köşesindesiniz!
- Ömer Harmankal
"Vişne suyu şişesi mutfak tezgahının üzerine devrilmiş, şişeden akanlar olay yerinden geçmekte olan bir parça turşunun geleneksel renk alışkanlıklarında devrim yaratmıştı. Kamikaze pilotu rolüne soyunan yukarı raftaki biber dolu cam kavanoz, cahilce bir seçim yaparak Demokles rolünü alan tam altındaki talihsiz karpuz diliminin üzerine çakılmıştı. Manzarayı meydana getiren öğelerin hiçbiri, olması arzu edilebilecek bir konumda değildi; tabi bütün mutfağın bir çöp kutusu olduğu var sayıldığında bunun tam tersi geçerli oluveriyordu. "
Yerine Uymayan Parçalar kitabında öykülerle veriyor tüm karışıklıkları bize Ufuk. Bir filozof deliliğindeki karakterler bir şair kaleminden dökülüyormuş gibi kağıda. Bir cümle öyle bir bitiyor ki; "bir kelime daha olsa bozulacakmış!" diyorsunuz. Şiir gibi zincirleme dökülüyor sayfalar. İlginçtir ki hayatımda ilk defa bir düzyazı kitabını yüksek sesle okuttu Ufuk bana. Şairlerden sonra bir kitabı sesli okutabilecek kaliteye sahip kendisi. Başroller kendisi midir bilinmez ama toplumun sıradanlığını en güzel gözlerle gören bir yazar olduğuna karar kılıyor insan bir zaman sonra. Anlatmak mümkün değil gerçekten bu kitabı. Kafa karışıklıklarıyla gurur duyan karakterler, bazen pes edecek gibi de oluyor; aynayı kendine çeviriyor.
"Sorunları ve çözümleri kesindi; eğer açlarsa yemek yiyorlar, öfkelilerse birbirlerini boğazlayıp rahatlıyorlar, başları ağrıyorsa gidip bir asprin alıyorlardı. Uykuları gelince uyuyorlar, sivrisinek ısırdığında kaşınıyorlar, kalpleri durunca ölüyorlar ve birden fazla çözümü olan ya da kesin çözümü olmayan hiç bir şeyi sorun yerine koymuyor, üzerinden atlayıp geçiyorlardı."
"Güzel ile çirkinin, şeytan ile yılanın, çocuk ile sümüğünün" arasında sıkışmış anlamları arayalım derim size! - ama dikkat edin! bir binanın çatısının tam köşesindesiniz!
- Ömer Harmankal