Yılmaz'ın bir dönem hapishane arkadaşı olan Hasan Dönmez, 1974'lü yılların Ulucanlar Cezaevi'nin yaşantısını, insanlarını öylesine canlı ve Yılmaz'ı öyle gerçeğe yakın anlatıyor ki..
Romanındaki her biri hayatın acımasız kuralları gereği kader mahkûmu olan, benim de bugün bazılarını hatırladığım izler, o günlerin duygularıyla harmanlanarak sanki buğulu bir camın ardından görünüp kayboldular. 7 Nolu Koğuş'un önündeki Şeftali Sokağı adı verilen uzun dar bahçede, duvar dibine oturup gökyüzüne bakan mahkumlar ne hissederler, ne düşünürlerdi?... Anılarla yüklü bulutlar onların üzerine nasıl keder ve hüzün yağdırırlardı ?...
Hasan Dönmez arkadaşımız bu insanların tanıklıklarıyla ve onları yeniden yaşatma kaygısıyla yola çıkıyor.
Yaşanılanlar asla unutulmaz.. Yaşamak, yaşatmak, unutturmamak, yaşadıkça ve okudukça hatırlamanın o buruk tadıyla insan olmanın tekrar tekrar farkına varmak... Ne güzel! Ne mutlu!...
Yılmaz'ın bir dönem hapishane arkadaşı olan Hasan Dönmez, 1974'lü yılların Ulucanlar Cezaevi'nin yaşantısını, insanlarını öylesine canlı ve Yılmaz'ı öyle gerçeğe yakın anlatıyor ki..
Romanındaki her biri hayatın acımasız kuralları gereği kader mahkûmu olan, benim de bugün bazılarını hatırladığım izler, o günlerin duygularıyla harmanlanarak sanki buğulu bir camın ardından görünüp kayboldular. 7 Nolu Koğuş'un önündeki Şeftali Sokağı adı verilen uzun dar bahçede, duvar dibine oturup gökyüzüne bakan mahkumlar ne hissederler, ne düşünürlerdi?... Anılarla yüklü bulutlar onların üzerine nasıl keder ve hüzün yağdırırlardı ?...
Hasan Dönmez arkadaşımız bu insanların tanıklıklarıyla ve onları yeniden yaşatma kaygısıyla yola çıkıyor.
Yaşanılanlar asla unutulmaz.. Yaşamak, yaşatmak, unutturmamak, yaşadıkça ve okudukça hatırlamanın o buruk tadıyla insan olmanın tekrar tekrar farkına varmak... Ne güzel! Ne mutlu!...