Bu kitap, bir otobiyografi, bir 'sözlü tarih' denemesi... Yaşamının ve görev süresinin neredeyse tümünü Muğla'nın Datça ilçesinde geçirmiş bir memurun, tahrirat kâtibi Mehmet Ali Ambarcı'nın, Ganime Altun Pekmezci'nin kalemi aracılığıyla, kendi ağzından dile getirilen yaşam öyküsü. Ama aynı zamanda, Türkiye'nin hemen tüm Cumhuriyet tarihini kapsayan bir 'yerel tarih' anlatısı...
Okurken Mehmet Ali Bey'in, sade, akıcı bir dille paylaştığı acı-tatlı anılarını onunla birlikte yaşıyor, ilk kırsal Cumhuriyet çocuklarının çektiği meşakkatlerinin tanığı olurken, kursağından bir dirhem haram lokma geçmemiş bir kuşağın naif ve kırılgan akıl haritasına nüfuz etme olanağını buluyorsunuz.
Ambarcı'nın anıları, Datça ilçesinin yoksul, yoksun, ihmal edilmiş bir nahiyeden turistik bir 'cennet' dönüşmesini adım adım izlememize olanak sağlarken, bir yandan da yerel siyasetin ağzından ülke siyasetine tanıklık etmekte. Bu ise onları, sosyal bilimciler için değerli bir kaynak hâline getiriyor.
Bu kitap, bir otobiyografi, bir 'sözlü tarih' denemesi... Yaşamının ve görev süresinin neredeyse tümünü Muğla'nın Datça ilçesinde geçirmiş bir memurun, tahrirat kâtibi Mehmet Ali Ambarcı'nın, Ganime Altun Pekmezci'nin kalemi aracılığıyla, kendi ağzından dile getirilen yaşam öyküsü. Ama aynı zamanda, Türkiye'nin hemen tüm Cumhuriyet tarihini kapsayan bir 'yerel tarih' anlatısı...
Okurken Mehmet Ali Bey'in, sade, akıcı bir dille paylaştığı acı-tatlı anılarını onunla birlikte yaşıyor, ilk kırsal Cumhuriyet çocuklarının çektiği meşakkatlerinin tanığı olurken, kursağından bir dirhem haram lokma geçmemiş bir kuşağın naif ve kırılgan akıl haritasına nüfuz etme olanağını buluyorsunuz.
Ambarcı'nın anıları, Datça ilçesinin yoksul, yoksun, ihmal edilmiş bir nahiyeden turistik bir 'cennet' dönüşmesini adım adım izlememize olanak sağlarken, bir yandan da yerel siyasetin ağzından ülke siyasetine tanıklık etmekte. Bu ise onları, sosyal bilimciler için değerli bir kaynak hâline getiriyor.