“Kırılır bütün oyuncaklar kırılır.
Çocuk kalplerinden mi yaparlar onları?
Niçin oyun biterken hep hatırlanır ?
Hatıralarımızın en güzel oyunları…”
Geriye döndüm; geçip giden yıllara şöyle bir baktım.
Sanki bir bulutu üflemişim… ve dağılıp gitmiş; hepsi bu!
Ağarmış saçlarımın dibinde ince bir sızı, arkada bıraktığım uzun ve meşakkatli yıllara el sallıyarak yürüyorum köyümüze...
İçimde zaman susmuş; yol boyunca her adımda önüme serili hatıralar; sevinçli, umutlu, sımsıcak eski rüyalar; sıraya dizilmiş gümüş çıngıraklar gibi bütün varlığımı çınlatıyor.
Yollarında, bağlarında, çayırlarında çimenlerinde arıyorum ayak izlerimi. Varıp eşelemek istiyorum ocağımızdaki külleri.
Acaba o eski ateşlerden bir köz kalmış mı bugüne? Ya sıcaklıklara kırağı düşmüşse? Ya uçup gittiyse çimenlerin ucundan gökkuşakları yansıtan o sabah çiğleri?
Haneydeki serili yatağım...
Acaba duruyor mu hala tandır sıcaklığında?
Ya anamın alnımdaki serin elleri..!?
“Kırılır bütün oyuncaklar kırılır.
Çocuk kalplerinden mi yaparlar onları?
Niçin oyun biterken hep hatırlanır ?
Hatıralarımızın en güzel oyunları…”
Geriye döndüm; geçip giden yıllara şöyle bir baktım.
Sanki bir bulutu üflemişim… ve dağılıp gitmiş; hepsi bu!
Ağarmış saçlarımın dibinde ince bir sızı, arkada bıraktığım uzun ve meşakkatli yıllara el sallıyarak yürüyorum köyümüze...
İçimde zaman susmuş; yol boyunca her adımda önüme serili hatıralar; sevinçli, umutlu, sımsıcak eski rüyalar; sıraya dizilmiş gümüş çıngıraklar gibi bütün varlığımı çınlatıyor.
Yollarında, bağlarında, çayırlarında çimenlerinde arıyorum ayak izlerimi. Varıp eşelemek istiyorum ocağımızdaki külleri.
Acaba o eski ateşlerden bir köz kalmış mı bugüne? Ya sıcaklıklara kırağı düşmüşse? Ya uçup gittiyse çimenlerin ucundan gökkuşakları yansıtan o sabah çiğleri?
Haneydeki serili yatağım...
Acaba duruyor mu hala tandır sıcaklığında?
Ya anamın alnımdaki serin elleri..!?