Sorumluluk hukukunda sosyal adaleti sağlamak için zarar veren ve zarar gören arasındaki menfaatler dengesinin iyi kurulması gerekir. Tam tazminat ilkesi gereğince zarar görenin zararı telafi edilmelidir. Ancak yine aynı ilke gereğince zarar veren de sadece sorumlu olduğu zararı tazmin etmelidir. Zarar görenin kusurlu davranışına sonuç bağlamamak sosyal adalet düşüncesine aykırı olur. Bu nedenle zarar görenin kusuru objektif ölçütlere göre belirlenmeli ve kusurlu davranış tespit edilirse bu, zarar verenin sorumluluğuna etki etmelidir. Bu doğrultuda zarar görenin kusuru 818 sayılı Borçlar Kanunu'nda (BK m. 44) olduğu gibi 6098 sayılı Yeni Türk Borçlar Kanunu'nda da açık hükümle (TBK m. 52 f. 1) düzenlenmiştir. Hükümde zararın doğumuna katkı (birlikte kusur) ve zararı arttırmama külfeti olmak üzere zarar görenin kusurunun iki türü yer almaktadır.
Zarar görenin kusuru, TBK m. 114 f. 2 atfı nedeniyle sadece haksız fiil sorumluluğunda değil, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk bakımından da gündeme gelecektir. Sözleşmeye aykırılık sonrasında alacaklının zararı arttırmama külfeti, uygulamada özel bir önem arz eder. Özellikle ticari işlerde, tacirin zararın artmaması için basiretli bir iş adamı olarak (TTK m. 18 f. 2) makul önlemler alması gereği ve kira hukukunda kiralananın sözleşmenin bitiminden önce geri verilmesi hâlinde, kiraya verenin kiralananı makul bir süre içerisinde yeniden kiralaması gereğinin (TBK m. 325 f. 1), zararı arttırmama külfetinin özel görünümleri olduğu unutulmamalıdır. < /br>Zarar görenin kusuru, 2011 yılında Türk iç hukukunun bir parçası hâline gelen Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması'nda (CISG) da düzenlenmiştir. Bu kitapta CISG'de yer alan hükümler de hem TBK m. 52 f. 1 hükmü ile hem de Avrupa sözleşme hukukunun uyumlaştırılması metinlerinde öngörülen zarar görenin kusuruna ilişkin hükümlerle karşılaştırmalı olarak incelenmiştir.
Kitapta sorumluluk hukukunun hukuk politikası ile yakın ilişkisi de ortaya konulmuş ve bu doğrultuda 6098 sayılı Yeni Türk Borçlar Kanunu‘nun sorumluluk hukukuna ilişkin hükümleri zarar görenin kusuru açısından bütünüyle bir incelemeye tabi tutulmuştur. Bu bağlamda, yeni Türk Borçlar Kanunu ile getirilen önemli değişikliklerden tehlike sorumluluğuna ilişkin TBK m. 71'in, geçici ödemelere ilişkin TBK m. 76'nın ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin TBK m. 138'in, TBK m. 52 f. 1 ile ilişkisi özellikle üzerinde durulan başlıca konulardandır.
Sorumluluk hukukunda sosyal adaleti sağlamak için zarar veren ve zarar gören arasındaki menfaatler dengesinin iyi kurulması gerekir. Tam tazminat ilkesi gereğince zarar görenin zararı telafi edilmelidir. Ancak yine aynı ilke gereğince zarar veren de sadece sorumlu olduğu zararı tazmin etmelidir. Zarar görenin kusurlu davranışına sonuç bağlamamak sosyal adalet düşüncesine aykırı olur. Bu nedenle zarar görenin kusuru objektif ölçütlere göre belirlenmeli ve kusurlu davranış tespit edilirse bu, zarar verenin sorumluluğuna etki etmelidir. Bu doğrultuda zarar görenin kusuru 818 sayılı Borçlar Kanunu'nda (BK m. 44) olduğu gibi 6098 sayılı Yeni Türk Borçlar Kanunu'nda da açık hükümle (TBK m. 52 f. 1) düzenlenmiştir. Hükümde zararın doğumuna katkı (birlikte kusur) ve zararı arttırmama külfeti olmak üzere zarar görenin kusurunun iki türü yer almaktadır.
Zarar görenin kusuru, TBK m. 114 f. 2 atfı nedeniyle sadece haksız fiil sorumluluğunda değil, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk bakımından da gündeme gelecektir. Sözleşmeye aykırılık sonrasında alacaklının zararı arttırmama külfeti, uygulamada özel bir önem arz eder. Özellikle ticari işlerde, tacirin zararın artmaması için basiretli bir iş adamı olarak (TTK m. 18 f. 2) makul önlemler alması gereği ve kira hukukunda kiralananın sözleşmenin bitiminden önce geri verilmesi hâlinde, kiraya verenin kiralananı makul bir süre içerisinde yeniden kiralaması gereğinin (TBK m. 325 f. 1), zararı arttırmama külfetinin özel görünümleri olduğu unutulmamalıdır. < /br>Zarar görenin kusuru, 2011 yılında Türk iç hukukunun bir parçası hâline gelen Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması'nda (CISG) da düzenlenmiştir. Bu kitapta CISG'de yer alan hükümler de hem TBK m. 52 f. 1 hükmü ile hem de Avrupa sözleşme hukukunun uyumlaştırılması metinlerinde öngörülen zarar görenin kusuruna ilişkin hükümlerle karşılaştırmalı olarak incelenmiştir.
Kitapta sorumluluk hukukunun hukuk politikası ile yakın ilişkisi de ortaya konulmuş ve bu doğrultuda 6098 sayılı Yeni Türk Borçlar Kanunu‘nun sorumluluk hukukuna ilişkin hükümleri zarar görenin kusuru açısından bütünüyle bir incelemeye tabi tutulmuştur. Bu bağlamda, yeni Türk Borçlar Kanunu ile getirilen önemli değişikliklerden tehlike sorumluluğuna ilişkin TBK m. 71'in, geçici ödemelere ilişkin TBK m. 76'nın ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin TBK m. 138'in, TBK m. 52 f. 1 ile ilişkisi özellikle üzerinde durulan başlıca konulardandır.